Hamas’ın Ekim ayında İsrail’in güneyine düzenlediği saldırıdan önce bile Batı Şeria’da yeni bir ayaklanmanın yaklaşıp yaklaşmadığı konusunda spekülasyonlar vardı.
Aşırı sağcı İsrail hükümetinin cesaretlendirdiği İsrail ordusunun sık sık yaptığı baskınlar, bunları takip eden Filistinlilerin saldırıları ve yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddeti, oradaki Filistinliler üzerindeki baskıyı zaten artırmıştı.
Gazze’deki savaştan bu yana, bu baskılar daha da arttı: İsrail’in Batı Şeria’daki şehirlere yaptığı baskınlar daha sık hale geldi ve daha fazla güç kullanılır oldu ve İsrail’in Batı Şeria’daki kamu görevlilerinin maaşları için kullanılan vergi gelirlerini kesmesi ve Filistinli işçilerin İsrail’e girişini yasaklamasının ardından pek çok aile ekonomik açıdan sıkıntı çekiyor.
Gazze’de yaklaşık 20.000 Filistinlinin öldürülmesi nedeniyle öfke var ve Hamas’a verilen destek artıyor.
Ancak tüm bunlara rağmen Hamas’ın son birkaç aydır Batı Şeria’ya yönelik ayaklanma çağrıları gerçeğe dönüşmedi.
Genel ruh hali
Gazze’deki savaşın başlamasından bu yana Hamas’a ve daha genel olarak silahlı direnişe verilen destek hızla arttı.
Ramallah’taki Politika ve Anket Araştırmaları Merkezi tarafından yapılan bir kamuoyu yoklaması, Batı Şeria’da Hamas’a verilen desteğin üç kattan fazla arttığını ortaya koydu. Öte yandan Batı Şeria’nın iktidar partisi El Fetih’e verilen destek önemli ölçüde azaldı.
Ankete katılanların yüzde 90’ından fazlası Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın istifa etmesi gerektiğini düşünüyor.
Ancak görünen o ki silahlı direnişe verilen destek ve siyasete dair hayal kırıklığı sahada eyleme dönüşmüyor.
Savaşın başlangıcından bu yana Batı Şeria şehirlerinde haftalık gösteriler yapılıyor. Orada hem İsrail’e hem de Filistin Yönetimi’ne karşı sloganlar atılıyor.
Ancak bu toplanmalar genellikle, 2000’li yılların başındaki son Filistin ayaklanmasında olduğu gibi, kontrol noktalarında değil, İsrail askerleriyle çatışma riskinin çok daha az olduğu şehir merkezlerinde yapılıyor.
Ve bu haftalık gösterilere katılanların sayısı önceki gerilim anlarına göre daha az.
El Fetih’ten siyaset bilimci ve gençlik lideri Raed Debiy, “Hamas gösteri çağrısında bulunduğunda insanlar gelmekten çekiniyor çünkü İsrail’in tepkisi nedeniyle güvenliğe dair ödenmesi gereken bir bedel oluşuyor” dedi.
Ancak El Fetih onları çağırdığında da gelmediklerini söylüyor ve ekliyor: “Çünkü insanlar siyasi partilerden umudunu kaybetmiş durumda.”
Hamas
İsrail ordusunun Batı Şeria’daki eylemleri sertleştikçe ve Filistin güvenlik güçleri daha etkili hale geldikçe, birçok kişi militan bir grubun aktif üyesi olmanın kendilerini tutuklanma veya öldürülme hedefi haline getirebileceğinden korkuyor.
BM’ye göre, Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırıdan bu yana Batı Şeria’da İsrail güçleri tarafından 70’i çocuk olmak üzere 270’den fazla kişi öldürüldü. Bu, bu yıl öldürülenlerin toplam sayısının yarısından fazlası.
Aynı dönemde, üçü asker olmak üzere dört İsrailli, Filistinliler tarafından öldürüldü.
Cenin Mülteci Kampı’ndaki silahlı Filistinlileri tutuklamak için bu hafta düzenlenen ve birkaç gün süren operasyonda, sık sık silah sesleri duyuldu, roket saldırıları ve hava saldırı gerçekleşti.
Yüzlerce kişi gözaltına alındı, bu kişilerden 60’ı daha detaylı sorgulanmak üzere güvenlik birimlerine teslim edildi.
İsrail ordusu aynı zamanda silahlı grupların kullandığı altyapıyı da yok etmeye çalışıyor.
Bu kez kampta bir düzineden fazla yeraltı tüneli, patlayıcı yapımı için tesisler ve İsrail güçlerini izlemek için “gözlem kontrol odaları” bulduğunu iddia etti.
Bu hafta gözaltına alınan ve sorgulandıktan sonra serbest bırakılanlar arasında yer alan, kamptan genç bir adam, insanların Hamas’ın ayaklanma çağrısına kulak asmamasının nedeninin, grubun Batı Şeria’ya İsrail ordusuyla savaşmak için yeterli ekipman sağlamaması olduğunu söyledi.
Ramallah’taki Filistin Politika ve Anket Araştırmaları Merkezi Başkanı Khalil Shikaki, “Batı Şeria’daki Hamas son on yılda kendisini organize etme konusunda iyi bir iş çıkarmadı” dedi.
“İsrailliler pek çok üyesini tutukluyor. Hamas şu anda Batı Şeria’da sürdürülebilir bir şiddet patlamasını harekete geçirmekte ve örgütlemekte yetersiz.”
Ancak buradaki önceki ayaklanmalar Hamas’a dayanmıyordu. 2000 yılında başlayan İkinci İntifada (ayaklanma), Batı Şeria’nın iktidar partisi El Fetih’in üyeleri tarafından yönetildi.
El Fetih’in rolü
El Fetih’in şu anki lideri Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın, selefi Yaser Arafat’a göre büyük bir pozisyon değişikliği yaparak, İsrail’e karşı şiddetin tırmanmasını önlemeye çalıştığı görülüyor.
Abbas’ın güvenlik servisleri, silahlı grupların üyelerini tutuklatmak için İsrail’le işbirliği yapıyor; bu da Filistinlilerin çoğu tarafından eleştiriliyor.
El Fetih Merkez Komitesi üyesi Sabri Saidam, partinin tutumunun bölge halkının düşünceleriyle çeliştiğini veya Filistin Yönetimi’nin (PA) bir şekilde kavgadan kaçındığını reddediyor.
“Fetih’in kontrolü elinde tuttuğunu ve sükuneti koruduğunu söylemek, sanki sükuneti güçlü bir şekilde dayattığımızı ima etmek gibi” dedi. “Kimse kimseye bir şey dayatmıyor.”
“Batı Şeria’daki insanlar, Netanyahu’nun, siyasi eğilimleri ne olursa olsun Filistin halkına karşı her gece ısrarlı saldırılar düzenleyerek yem attığını biliyor; çünkü Filistinlileri, durumu tırmandırmak için bir bahane olarak kullanacağı çatışmacı bir ruh haline doğru kışkırtmak istiyor.”
ABD, savaş sona erdiğinde Gazze’yi Filistin Yönetimi’nin yönetmesine izin vermesi için İsrail’e baskı yapıyor. İsrail şu ana kadar buna olumlu bakmadığını söyledi.
Ancak 2006’dan bu yana ilk kez birleşik bir Filistin bloğunu yönetme şansı, El Fetih ağırlıklı Filistin Yönetimi için kimliğini kanıtlaması ve Batı Şeria’daki durumun kontrolden çıkmasını engellemesi için bir başka teşvik.
Partinin gençlik lideri Raed Debiy, “El Fetih’in intifada istemediği çok açık” dedi. “Hâlâ statükoyu korumaya çok istekliler. Ancak El Fetih’in tabanı sonsuza kadar kontrol edilemeyecek. Günlük suikastlar, günlük işgaller, yerleşimcilerin günlük ihlalleri karşısında nasıl sessiz kalabilirsiniz; bu kesinlikle patlamaya yol açacaktır.”
Olası kıvılcımlar
2000 yılında, İkinci İntifada’nın kıvılcımı, dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un Kudüs’teki, Müslümanlar tarafından El Aksa yerleşkesi olarak bilinen ve Yahudiler tarafından da Tapınak Tepesi olarak bilinen tartışmalı kutsal mekana yaptığı ziyaretti.
Şaron’un ziyareti, Filistinlilerin Oslo barış sürecinin başarısızlığından duyduğu öfkenin alevlendiği bir dönemde gerçekleşti ve Dr. Shikaki, ayaklanmanın başlaması için bunun El Fetih’in genç üyeleri tarafından ”istismar edildiğini” söylüyor.
Bunun gibi küçük bir olay hâlâ önemli bir şeyi tetikleyebilir, ancak durum 2000’den bu yana değişti.
Şimdi, İsrail hükümetindeki aşırı sağcı bakanlar yerleşkeyi ziyaret ediyor ve büyük bir tepkiye yol açmadan, en azından Batı Şeria’da, İsrail’in yerleşkeyi kontrol ettiği yönünde kışkırtıcı iddialarda bulunuyorlar.
Üst düzey El Fetih lideri Sabri Saidam, “Amerikan yönetimine baskının kesinlikle bir tür tepkiye yol açacağını defalarca söyledik” dedi. “Fakat kimse tepkinin Gazze’den geleceğini tahmin etmiyordu.”
Batı Şeria’nın buradan nereye gideceği kısmen Gazze’deki savaşın ardından ne olacağına bağlı.
Bu geçiş, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun muhalefet ettiği, (muhtemelen gelecekteki bir Filistin devleti üzerine müzakerelerin kapısını açacak) birleşik bir Filistin liderliği umuduyla, Batı Şeria için istikrarsız bir dönem olacak gibi görünüyor.
Saldırılardan sonra İsrail’in getirdiği kısıtlamaların kaldırılması (örneğin Filistinlilerle yerleşimcilerin geçebileceği bazı yolların ayrılması) sürtüşmenin artmasına neden olabilir.
Ancak yirmi yıl önce görülen türden bir ayaklanma, muhtemelen Batı Şeria’nın ana siyasi hareketinin politikasında ve hatta belki de liderinde bir değişikliği gerektirecektir.
Dr. Shikaki bana “Görünüşe göre El Fetih bir ayaklanmanın gerçekleşmesi açısından kritik öneme sahip” dedi. “Ve El Fetih ve güvenlik güçleri böyle bir intifadanın hazırlanmasına doğrudan dahil olmadığı sürece, böyle bir intifadanın ortaya çıktığını görmemiz pek olası görünmüyor” dedi.
“Henüz El Fetih’in ya da güvenlik güçlerinin bir dönüm noktasının eşiğinde olduğunu görmüyorum” diye devam etti. “Ama biz o yönde ilerliyoruz.”
Diğerleri ise Filistin siyasetinin barış, bir devlet ya da sadece daha iyi bir yaşam sağlayacağı konusunda inançlarının azaldığına dikkat çekiyor.
Raed Debiy bana “Siyasi gündemde bir şey olsaydı işler sakinleşebilirdi” dedi. “Fakat bu sağcı (İsrail) hükümetiyle (müzakere) masasında gerçekçi bir şey olup olmadığından emin değilim; dolayısıyla olası gördüğüm tek senaryo patlama. Bu sadece zaman meselesi.”