Kılıçdaroğlu, Gezi davası tutuklularını ziyaret etti: Adaletsizlik nerede varsa gidermek için mücadele ederim
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde Gezi davası kapsamında tutuklu bulunan Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay, iş insanı Osman Kavala ve şehir plancısı Tayfun Kahraman‘ı ziyaret etti. Ziyaret sonrası Kılıçdaroğlu; “Ben adaleti, hakkı, hukuku, insan haklarını, demokrasiyi savunuyorum. Bu arkadaşların hiçbirisi CHP’ye oy vermemiş olabilir. Ama bir kişi haksızlığa uğrar ve siz sessizliğinizi korursanız o zaman topluma da insanlığa da hizmet etmiyorsunuz demektir. Ben insana da topluma da herkese de hizmet etmek isterim. Adaletsizlik nerede varsa ben o adaletsizliği gidermek için mücadele ederim” dedi.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Gezi Parkı davası kapsamında Marmara Cezaevi’nde tutuklu olan Can Atalay, Osman Kavala ve Tayfun Kahraman’ı ziyaret etti. Ziyarette Kılıçdaroğlu’na; CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Semra Dinçer, CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu eşlik etti.
TIKLAYIN – Yargıtay, Gezi’de AİHM kararı ile AYM içtihadını dikkate almadı, cemaat dinlemelerini kanıt saydı, cezaları az bularak onadı! TIKLAYIN – Gezi davasında Kavala ve Atalay’ın da aralarında olduğu 5 sanığın cezası onandı GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI – 55 soruda Gezi davası TIKLAYIN – AYM, Can Atalay hakkındaki ihlal başvurusunu 12 Ekim’de görüşecek |
Kılıçdaroğlu; Atalay, Kavala ve Kahraman ile yaptığı görüşmenin ardından basın mensuplarına cezaevi önünde açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Benim görevim adaletsizliği görünür hale getirmek”
Can Atalay, Osman Kavala ve Tayfun Kahraman’ı ziyaret ettik. Ziyaretimizin temel gerekçesi şu; açık ve net söylüyorum, bu ülkede adalet yok. Halkın seçtiği bir milletvekili; anayasaya, hukuka, demokrasiye aykırı olarak hapiste tutuluyorsa bir sorun var demektir. Benim görevim de bu adaletsizliği daha görünür hale getirmektir. Adalet eğer gerçekten sağlanacaksa, haksızlıklara karşı mücadele edilecekse bu haksızlıklara muhatap olan; gereksiz yere, hukuksuz bir şekilde hapse atılan insanlara yardım etmektir, onların yanında durmaktır.
“Adaletsiz nerede varsa gidermek için mücadele ederim”
Ben adalet, hakkı, hukuku, insan haklarını, demokrasiyi savunuyorum. Bu arkadaşların hiçbirisi CHP’ye oy vermemiş olabilir. Ama bir kişi haksızlığa uğrar ve siz sessizliğinizi korursanız o zaman topluma da insanlığa da hizmet etmiyorsunuz demektir. Ben insana da topluma da herkese de hizmet etmek isterim. Adaletsizlik nerede varsa ben o adaletsizliği gidermek için mücadele ederim.
“Mücadelemizi sürdüreceğiz”
Burada, bu hapishanede binlerce kişi yatıyor. Bu hapishanede avukatlar, düşünen insanlar yatıyor. Bu hapishanede; gerçekten hasta, doktora gidecek, tedavi olması gereken insanlar yatıyor. Biz bütün bu haksızlıklara karşı toplumun sesi olmak istiyoruz, dürüst, namuslu insanların. Haksız yere bir kişinin hapse atılması doğru değildir. Bir kişi haksızlığa uğruyor ve sessiz kalıyorsak o zaman bütün toplum haksızlığa uğradığında adaletsizlikle karşı karşıya kaldığında biz o zaman hiç sesimizi çıkarmamış oluruz. Biz mücadelemizi sürdüreceğiz.
“Can Atalay, Cumhuriyet Savcılığı’na, temiz kâğıdı aldı”
Can Atalay ile görüşüp görüşmediğine; mahkemenin henüz tahliye etmemesine ilişkin yöneltilen soruya Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
“Can Atalay ile de görüştüm. Eğer bir yargı yürütme organının kontrolünde ise yani açıkça söylemek gerekirse sarayın kontrolünde ise o yargı adalete uygun karar vermez, o yargı sarayın yani yürütme organın talepleri doğrultusunda karar vermiş olur. Can Atalay’ın durumu da böyledir. Can Atalay, milletvekili olmadan önce daha sade bir vatandaşken gitti Cumhuriyet Savcılığı’na, temiz kâğıdı aldı, ‘Sen milletvekili seçilebilir misin’ dediler ‘evet seçilebilirsin’ dedi savcı. Kâğıdı verdi. Aldı dosyalarını götürdü Yüksek Seçim Kurulu’na. Orada Yargıtay, Danıştay üyeleri var. Onlar da dediler ki ‘evet, seçime girip milletvekili olabilirsin, parlamentoya girebilirsin.’ O da seçime girdi, vatandaş oyunu verdi, seçildi.
“AYM’nin oturup bir karar vermesi lazım”
Şimdi diyorlar ki ‘sen hapisten çıkamazsın.’ Niçin? Bir yanlışlık varsa en başta bu kararı verenlerde yanlışlık var. Danıştay hakimleri, Yargıtay hakimleri, Yüksek Seçim Kurulu’nda diyorlar ki ‘hayır sen milletvekili seçimlerine girebilirsin, milletvekili seçilebilirsin.’ Ee girdim, kazandım, şimdi saraydan talimat var ‘bunu hapishaneden dışarı çıkarmayacaksınız’ diye. Yargıtay da bu karara uydu; hukuku, kanunları çiğnedi. Yargıtay’ın tarihinde böyle bir olay olmamalıydı, ama bu da oldu. Şimdi Anayasa Mahkemesi’nin gerçekten oturup bir karar vermesi lazım. Daha önce benzer kararlar var. Can Atalay’ın da bir an önce çıkması lazım.
“Bu ülkede vicdanlı insanlar var”
Diğerlerinin de bir an önce çıkması lazım. Hiç kimse düşüncelerinden ötürü yargılanmamalı. Düşünceden korkulur mu, ahlaktan, erdemden korkulur mu? Bunlardan korkulmaması lazım. Bu ülkede demokrasi yok, ben bunun farkındayım. Demokrasinin olmadığını da gayet iyi biliyorum. Otoriter bir yönetimin olduğunu biliyorum. Yargıçların önemli bir kesiminin karar almadan önce birilerine danıştığını da gayet iyi biliyorum. Şimdi o görüşler çerçevesinde alınan kararları da gayet iyi biliyorum. Ben burada olmamın temel nedeni de o kararların yanlış olduğunu herkese duyurmaktır. Bu ülkede vicdanlı insanlar var. Ben bu ülkede o vicdanlı insanların yüreğine sesleniyorum.”